Otoimmün Hastalıklar ve Beslenme

Otoimmün Hastalıklar ve Beslenme
Bağışıklık siteminin kontrolden çıkarak vücuttaki normal işleyişi aksatan saldırılarda bulunması otoimmün hastalıkları doğuruyor. Detaylar yazımızda…

Otoimmün Ne Demek?

İmmün sistem olarak bilinen bağışıklık sitemi, vücudu yabancı ve zararlı olan her türlü dış etmene karşı savunan özel bir mekanizma görevi görüyor. Yani, dışardan gelen alerjik partiküller, polenler, kan ve organ nakilleri gibi vücudun tanımadığı yabancı her şey, bağışıklık sistemini harekete geçiren olgulardan. İmmün sistem ayrıca bizi zararlı enfeksiyonlardan, parazitler, bakteriler ya da virüslerden de koruyucu bir görev üstleniyor. Tüm yabancı misafirleri vücuttan uzak tutan bağışıklık mekanizmasında lökosit, monist, lenfosit, bazofil gibi bazı savaşçı hücreler ve immünglobulin gibi yararlı moleküller yer alıyor. Bağışıklıkta görevli bu üyeler vücudun tüm dokularını ve organları tanıdığı için kendi yapısına zarar vermiyor. 

Ancak bazı yapısal bozukluklar, genetik ve beslenme konularına bağlı birtakım faktörler bağışıklık sisteminin dengesini bozabiliyor. Bu aşamalarda bağışıklık sistemi hücreleri kendi dokusuna yabancılaşıp onları zararlı olarak değerlendirmeye alıyor. Farklı reaksiyon vermeye başlayan bu bağışıklık sitemi hücreleri oto-reaktif yani otoimmün hücreler ismini alıyor.  Bu otoimmün hücreler belirli bir organa savaş açabildiği gibi sistemik olan zararlara da yol açabiliyor. 
 

Otoimmün Hastalıklar

Genetik faktörler, sigara, stres, kimyasal madde, enfeksiyon, ilaç, aşırı kilo gibi olumsuz dış koşullar nedeniyle kendi dokularına saldırmaya başlayan otoimmün hücreler zamanla güçlenerek çoğalıyor ve otoimmün hastalıkları meydana getiriyor. Dünyada 80 kadar Otoimmün Hastalık tespit edilmiş durumda. Özellikle bazı hastalıkların adını günümüzde daha fazla duymaya başlıyoruz. Romatoid artrit, çölyak, haşimato, sedef, multipl skleroz, tip 1 diyabet, lupus, inflamatuar bağırsak hastalığı en sık duyduğumuz otoimmün rahatsızlıklardan. Bu konuda araştırma yapan uzmanlar otoimmün hastalıkların 50 yıl öncesine kadar nadiren görüldüğünü söyleyerek bu hastalıkların beslenme kaynaklı olduğu konusuna dikkat çekiyor. Çoğu otoimmün hastalıkta özel bir diyetin benimsenmesi ise bu konuyu doğrular nitelikte. 
 

Otoimmün Hastalıklarda Beslenme Nasıl Olmalı?

Araştırmacılar, dokular ya da organlar üzerindeki etkisini kontrolsüz bir şekilde çoğaltan otoimmün hücrelerin bazı diyetler benimsendiğinde gözle görülür derecede azalma gösterdiğinden bahsediyor. Özellikle yeni nesil hastalıklar olduğu için otoimmün rahatsızlıkların beslenme yöntemlerimizin tarihsel süreçlerdeki bozulmasıyla açıklanabiliyor. Yani, zamanla değişen beslenme alışkanlıklarımızla birlikte, paketli ürünlerin, fast food gıdaların, raf ömrünü artıran katkı maddelerin yaygınlaşmasının, kimyasal koruyucular ve yapay aromalar içeren besinlerin tüketilmesinin bu hastalıklara sebep olduğu düşünülüyor. 

Farklı otoimmün hastalıkların farklı organları hedef alması farklı beslenme şekillerinin doğmasına sebep oluyor. Örneğin bazı hastalıklarla ketojenik diyet benimsenmesi ya da çölyak gibi glutenin kesinlikle yasak olduğu hastalıklarda glütenin tamamen beslenmeden çıkarılması gibi durumlardan söz ediyoruz. Beslenme konusu genellikle hastalığın çeşidine ve seyrine göre uzmanlar tarafından belirleniyor. 
 

Otoimmun Hastalıklar ve Gluten İlişkisi

Gıdaların en masumu gibi görünen buğdayın otoimmün rahatsızlıklarda payının daha fazla olduğunu rahatça söyleyebiliyoruz. Çünkü verim kaygıları nedeniyle tarihsel çağlarda oldukça fazla müdahaleye uğrayan durum buğdayının genetiği çoktan değiştirilmiş durumda. Vücudun tanıdığı o saf atalık tahıl olmaktan çoktan uzaklaşmış olan durum buğdayı, vücudun aşina olmadığı ve zor sindirdiği yabancı glütene sahip. Modern buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bolca bulunan glüten, bağırsakta uzun zaman geçiren, sindirimde görevli olan organlarını yoran, yağ yakımı, enerji üretimi konularında görevli tüm elemanların kontrolünü bozan bir bileşen. Tüm öğünlerimizde buğdaydan yapılmış olan en az bir ürün tükettiğimiz düşünülürse glüten alımımıza hızla devam ettiğimizi söyleyebiliyoruz. Glüten içeren modern tahılların son 50 yılda daha fazla tüketildiği ve şimdilerde çoğunlukla hayvan yemi olarak kullanılan, genetiğini korumuş saf atalık tahıllardan (siyez, kavılca, karakılçık, sarı buğday) uzaklaşılmış olması aslında otoimmün hastalıklarının artışını bizlere açıklıyor. Saflığını kaybetmemiş modern tahılların kan şekerini kontrolsüzce yükseltmesi ve içerdikleri kolesterol oranlarıyla kilo alımını tetiklemesi de yine otoimmün hastalıkların artış hızı hakkında bizlere bazı ipuçları veriyor.
 

Beslenme Önerileri

Çoğu sağlıksız gıda, aslında etkisi kanıtlanmamış dahi olsa da bizlere pek çok otoimmün hastalığının sebebi olduğunun sinyallerini veriyor. Hormonların işleyişini bozan işlenmiş yiyecekler, genetiğini kaybetmiş modern tahıllar, rafine şekerler, şeker şurupları, sentetik koruyucular, sahte aromalar, kimyasal katkı maddeleri ve daha birçok sağlıksız içerikten uzak durmak şart. Özellikle hazmı çok yorucu olan glüteni de hayatınızdan peyderpey de olsa çıkarmak iyi bir seçenek olacaktır. Kolesterol oranı düşük olan, dirençli nişasta içeren ve az miktarda glütene sahip olan siyez, kavılca ve karakılçık gibi buğdaylar tüm öğünlerde kullanılması gereken ideal tahıllardan. Özellikle glütensiz bir hayat için oldukça elzem hale gelen Karabuğday Unu, mısır unu, Nohut Unu, Fındık Unu, Keçiboynuzu Unu, badem unu, susam unu, karnıyarık otu tohumu unu, keten tohumu unu gibi seçeneklerle sağlıklı ve lezzetli nice tariflere hayat verebilirsiniz. Sağlıklı tahıllar ve unlar konusunda güvenilir bir adres arayışınızda ise Siyez Evi öne çıkıyor. Atalık buğdayları ve atalık unları tanıma, satın alma, pişirme, saklama konusunda Siyezevi.com.tr adresinden yardım alabilirsiniz.
 
Yükleniyor...
body whatsapp icon